Ricikan-Fm
  Oldurulen
 
Metin CAN
1966 yılında Mazgirt'in (Tunceli) Kızılkale köyünde doğdu. İlk ve orta öğrenimini Elazığ'da tamamladı.  Orta öğrenimini takiben Dicle Üniversitesi Hukuk Fakültesini (1988) bitirerek Kars'ta serbest avukatlığa başladı.
      Ocak 1992'de İnsan Hakları Derneği Elazığ Şubesi kurucuları arasında yer aldı. Aynı zamanda şube başkanlığı görevini de üstlendi.
     
21 Şubat 1993 tarihinde can dostu Hasan Kaya ile birlikte kontrgerilla tarafından  kaçırıldı. Beş gün sonra, yani, 26 Şubat 1993 günü işkence ile katledildikten sonra, cesedi Dinar Köprüsü (Tunceli) yakınına bırakıldı.
      Evli ve bir çocuk babasıydı.
Hasan KAYA
1966 yılında Elazığ'ın Miyadin köyünde doğdu. İlk ve orta öğrenimini Elazığ'da, Üni-versite öğrenimini ise Çukurova Üniversitesi Tıp Fakültesinde tamamladı.
lk görev yeri Şırnak ili oldu. Daha sonra Elazığ'a tayin edildi. Poyraz Sağlık Ocağında (Elazığ) görev yaparken, 21 Şubat 1993 tarihinde Metin CAN' la birlikte  kontrgerilla tarafından kaçırılarak katledildi. İşkence yapılmış cesedi, 26 Şubat 1993 günü Dinar Köp-rüsü (Tunceli) yakınına bırakıldı.
      Bekardı.
Canlarımızı Saygıyla Anıyorum
Avukat Metin Can ile Doktor Hasan Kaya’yı Elazığ İHD Şubesi’nce  düzenlenen  İnsan Hakları konulu bir panelde tanıdım. O günden sonra, Eğitim-Sen Elazığ Şube yöneticileri olarak, insan hakları savunucusu bu gençlerle ilişkilerimiz dostluk ve arkadaşlık temelinde devam etti. Metin İHD Elazığ Şube Başkanı, Hasan ise faal bir üyesiydi. İki tane pırıl pırıl genç bilim insanıydılar. Çok acıdır ki, bu iki canımız 21 Şubat 1993  tarihinde devlet destekli kontralarca kaçırılıp,  işkence yapılarak acımasızca katledildiler.
Kaçırılışlarından bir gün sonra arabaları Vartatil beldesinde bir besici ahırı yakınlarında bulunduğunu öğrendik. Sonradan anlaşıldı ki, bu ahır içinde  iki canımıza vahşice işkenceler yapmışlardır. Arabanın bulunmasıyla, en başta yakın akrabaları, sevenleri ve dostları olmak üzere, halk tarafından SHP Elazığ il binasında açlık ve ölüm orucu eylemi başlatıldı. Ayrıca, bazı siyasi partiler, sendikalar, İHD  gibi dernekler ile birçok demokratik sivil toplum kuruluşları da bu ölüm ve açlık orucu eylemlerine gerekli desteği vermek için yoğun katılım sağlıyorlardı. Elazığ Eğitimsen Şube Başkanı Cafer Demir ile birlikte sabahlara kadar nasıl koşuşturduğumu o günkü gibi hala hatırlıyorum. Bir taraftan bu eylemler devam ederken, diğer taraftan da bu can dostlarımızı kontraların elinden kurtarmak umuduyla, Dönemin İç İşleri Bakanı ve Aydın Milletvekili Sayın İsmet Sezginle görüşmek üzere, Metin’in doktor eşi Fatma Hanım İHD tarafından oluşturulan bir heyet ile birlikte Ankara’ya gitti. Bakan heyet temsilcilerini kabul ederek, heyette bulunan  Doktor Fatma Hanıma “Siz hiç endişe etmeyiniz, aldığımız duyuma göre, eşiniz bir-iki gün içinde evine dönecektir” sözleriyle güvence verdi. Bu sözler üzerine heyet  Elazığ’a geri döndü. Kontralar heyetle ve halkla alay edercesine, eylemin yapıldığı ve  halkın kitlesel olarak  bulunduğu SHP il binasının önündeki elektrik direğine bir poşet içinde Metin’in ayakkabılarını astılar. Cani kontralar bununla da yetinmeyerek, Metin ve Hasan’ın evlerine telefon açarak ailelerine işkence seslerini dinletiyorlardı.
Demokratik sivil toplum kuruluşlarının ve halkın tüm çabalarına rağmen,Tunceli yakınlarında ve jandarma karakoluna çok yakın bir mesafede olan Dinar köprüsünün altında cesetlerinin bulunduğuna dair aldığımız acı haberle hepimiz derinden sarsıldık. Cesetler Elazığ Devlet Hastanesi morguna getirildiğinde, köylerden ve kasabalardan gelen  binlerce insanımız iki gün hastane önünde kilometrelerce uzunluğunda bir kortej oluşturarak tepkisini ve öfkesini dile getirdi.
Peki, kontralar neden Metin ile Hasanı hedef seçtiler? Çünkü, Metin Alevi Kürt, Hasan ise Şafii Kürt idi. Böylece, hem insan hakları savunucusu konumundaki iki “örgüt destekçisi”ni yok etmek, hem de Alevi ve Şafii halklarını birbirine kırdırmak için  bir taşla iki kuş vurmayı hesaplamışlardı. Fakat, hevesleri kursaklarında kaldı. Tam tersine bu olaylarla birlikte Alevi ve Şafii halkı birbirleriyle daha çok kaynaştılar.
O kontralarla birlikte hareket edenlerden biri olan Abdulkadir Aygan’ın yıllar sonra bu olayı basına ve  kitaplara şöyle aktardı: “21 Şubat 1993 pazar günü akşam, arkadaşlarının evinden ayrıldıktan sonra öldürülen Avukat Metin Can ve Doktor Hasan Kaya cinayetinin arkasında Yeşil ismine rastlıyoruz. Avukat ve doktorun katledilmesi olayında Yeşil ile birlikte Mesut Mehmetoğlu (Hazro'lu) adlı itirafçı da vardı. Aygan, Mesut Mehmetoğlu kendisi ağzından kaçırdığını, ikili cinayeti Yeşil ile birlikte yaptıklarını anlattığını ifade ediyor. Aygan, Mehmetoğlu’nun cinayete ilişkin detayları da anlattığını ama o dönem her şey unutmak istediği için o detayları hatırlayamadığını kaydediyor.” (Timur Şahan-Uğur Balık’ın İtirafçı, Bir JİTEM’ci anlattı adlı kitabı).
Yine yıllar sonra konu TBMM tutanaklarına da  geçti. Bu Tutanaktan kısa bir alıntı yaparak sizlere aktarmak istiyorum. ”Yeşil'in, daha büyük yetkilerle donatılarak, Diyarbakır, Elazığ, Bingöl, Muş, Bitlis ve Tunceli hattında, Türk İntikam Tugayları Komutanlığına getirildiği, sonraki eylemlerinden açık bir şekilde anlaşılmaktadır… Yeşil, uzun süre, Jardarma tarafından kullanılmış, bilahara, MİT'in himayesine girerek faaliyetlerine devam etmiş; ülke çapındaki faaliyetlerinde, emniyet teşkilatıyla da iç içe olmuştur... DEP Milletvekili Mehmet Sincar'dan tutun, 33 askerimizin Elazığ - Bingöl yolunda şehit edilmesine kadar rolü olduğu söylenmektedir; devlet olanak ve gücünden yararlanmaktadır  (Türkiye Büyük Millet Meclisi  Genel Kurul Tutanağı  20. Dönem 3. Yasama Yılı  107. Birleşim 23/Haziran/1998 Salı).
Yukarıda yaptığım açıklamaları ve bilgileri göz önüne alırsak, cinayetlerin devletin gözetiminde ve desteğinde yapıldığının ip uçlarını vermektedir. Yani faili bellidir. Ama, failler ellerini, kollarını sallayarak gezdikleri gibi, devletin çeşitli kademelerinde hala görevlerini yapmaya devam ediyorlar.
Kuruluşundan bu yana yöneticileri hakkında 400'ün üzerinde dava açıldı. Bu davalarda 300'ün üzerinde yönetici yargılandı ve yargılanmakta. Bu güne kadar yapılan baskıların uç noktası olarak pek çok İHD üyesi veya yöneticisi katledildi. Demokrasi ve özgürlük  militanı İHD üyelerinin isimlerini buraya aktararak anmak istiyorum. Ben şair değilim, fakat  “karınca kararınca”  katkı sunmak için, olaydan etkilenerek  ve Salih Göçer hemşerimin yardımıyla bir şiir yazmaya çalıştım. Bu şiirimi katledilen İHD yöneticileri ile üyelerine, tüm demokrasi ve özgürlük mücadelesinde şehit olanlara armağan ediyorum.
SELAM  SIZE  CANLAR !
İnsanlığı yok etmek icin silahlar kuşandılar.
Kaynak ve gücünü devletten birer birer aldilar.
Çarsı, pazar ve sokaklarda halkI kontrol ettiler.
İcraatlarıyla katiller birer birer mesşhur oldular.
 
Devletin ödeneginden paralarI aldIlar.
Sahte isim ve ünvanlarla kırmızı paslar aldılar.
America, Kanada ve singapuru dolaştılar.
Vatan-millet adına vatandaşlarını katlettiler.
 
Utanmadan Dersim’e, Harput’a  geldiler
KAYA ile CAN’ımı kalleşçe kaçırdılar
CAN’larıma işkence yaparak kıydılar
Bu caniler devletin kucağına gizlendiler.
 
Selam size halkı icin  mücaadele edenler.
Selam size özgürlük ugruna sehit düsenler.
Selam size Kaya  gibi olan CAN.’lar
Selam size Pir Sultan’ın yolunda yürüyenler.
Mustafa Elveren - 21 SUBAT 2007
Çeşitli tarihlerde öldürülen İHD üyeleri şunlardır:Vedat Aydın (İHD Diyarbakır Şube Kurucu Üyesi) Sıddık Tan (İHD Batman Şubesi YK Üyesi) İdris Özçelik (İHD Urfa Şubesi YK Üyesi) Kemal Kılıç (İHD Urfa Şubesi YK Üyesi) Orhan Karaağar (İHD Van Şubesi Üyesi) Cemal Akar (İHD Erzincan Şubesi Üyesi) Şevket Epözdemir (İHD Tatvan Temsilcisi) Metin Can (İHD Elazığ Şube Başkanı) Hasan Kaya (İHD Elazığ Şube Üyesi) Muhsin Melik (İHD Urfa Şubesi Kurucu Üyesi) İkram Mihyas (İHD İzmirŞubesi Üyesi) Didar Şensoy (İHD İstanbul Şubesi Üyesi) Tacettin Aşçı (İHD Bursa Şubesi YK Üyesi) Ahmet Aydın (İHD Bursa Şubesi Üyesi)

Bir birey, insan hakları örgütlerine ulaştığında veya İHD o bireye ulaştığında, o bireyin sorunu çoğu kez tüm dünya kamuoyuna iletilmektedir. Oysa ki işkenceciler ve onları koruyanlar, göz yumanlar, işkence ve onur kırıcı muamele yapıldığının bilinmesini istemezler. Gizli kalsın isterler. Türkiye insan hakları hareketi, insan haklarının korunması için yüksek bedeller ödemiştir ve ödemektedir. Ancak, Türkiye'de insan hakları ve demokratik standartların yükseltilmesinin başka bir yolu da bulunmamaktadır.
(antolojim.com)
Özgürlük ve Demokrasi mücadelesinde şehit olan Avukat Metin Can ve Doktor Hasan Kaya ile birlikte tüm canlarımızı saygı ile bir kez daha anıyorum. 21.02.2007
Mustafa  Elveren
Emekli Öğretmen